Bir süre gündemi meşgul eden Sarkis Torosyan isimli bir osmanlı ermenisinin hatıratı hakkında yazılmış bir kitap. Önce Sarkis'in kitabı özetlenmiş. Şöyle: Sarkis asker oluyor, arkadaşı Muharrem'in paşa babası var, harem var, bacısı var, Çanakkale'de batan bütün gemileri Sarkis batırıyor, Enver Paşa bunu çağırıp gözlerinden öpüyor, bir kaç tüyo alıyor, sonra Romanya, Filistin cepheleri, bu esnada Ermeni katliamları alıp gitmiş, Sarkis'in ebeveynleri de katledilmiştir, Sarkis beşinci kez filan uyanıyor, yeter diyor, artık Osmanlı'yı bitirecektir, arapları örgütlüyor, daha doğrusu örgütlenmiş araplar ille de sen gel, başımıza geç diyerek Sarkis'i transfer ediyorlar, Türkleri kılıçtan geçiriyor Sarkis, Adana'ya gidiyor, Fransızlar için çalışıyor, çetecilik yapıyor, ne numaralar, ne kurnazlıklar, vs, sonunda Amerika'ya gidiyor.
Müthiş bir rambo hikayesi. Hakan Erdem bu uzun ve yer yer kibirli kitabında salağa anlatır gibi tarihçilik nasıl yapılır anlatıyor. Kitapta geçen tüm somut verileri, yani isimleri, yerleri, olayları, tarihleri tek tek diğer kaynaklarla kıyaslayarak çürütüyor. Ve o kadar çok çürüyen şey var ki. Sarkis Torosyan inanılmaz bir hikaye anlatmış. Kitap bittikten sonra Erdem tahlillerine devam ediyor, Amerikan göçmen kayıtlarından ve nüfus kayıtlarından da araştırmalar yapıyor. Gerçek Sarkis'e ulaşmaya çalışıyor. Birazcık ulaşıyor da.
Benim zevkle okuduğum bir kitap oldu. Mesele aslında Sarkis Torosyan'ın anlattıkları nereye kadar doğru meselesi değil. Bir yöntem meselesi. Hayata ve gerçeğe ve tarihe bakarken nasıl bir yöntemle ilerlemeliyiz. Erdem'in tutkulu arayışı adeta bir dedektiflik hikayesi. Gerçeğe duyulan inanç, ona ulaşmak için verilen mücadele. İnsanın aklını kullanarak bu yolda ilerleyebildiği kadar ilerlemesi. Tabi tek motivasyon gerçeğe ulaşmak değil, tartıştığın rakibini somut kanıtlarla mat etmenin hazzına ulaşmak da, aynı ölçüde kitabı yazdıran bir unsurdur.
Hakan Erdem'in dili çok hoş, akıcı, esprili. Ermeni soykırımı gibi son derece hassas bir konu çevresinde dolaşsa da mesafeli, akademik bir yaklaşımdan vazgeçmemiş. Siz de lütfen hemen angaje olmayın, sağduyulu olun, şüpheci olun, akademisyen olun, diyor. Erdem'in başka kitapları karşıma çıkarsa onları da okuyabilirim.
İnternetten Sarkis Torosyan ile biraz araştırma yaptım. Bu konu tartışılmaya kitap yayınlandıktan sonra da devam etmiş. Taner Akçam Amerikada Sarkis'in torunu ile röportaj yapmış. Kadının anlattıkları bir bakıma Erdem'in tahminlerini doğruluyor aslında. Sorunlu, evde oturan, karısını itip kakan, savaş hikayeleri anlatan bir adammış. Anlattıklarının gerçek olduğunda ısrar ediyor torun. Onu dinleyen Akçam da öyle. Bu da mutlak manada gerçeğe ulaşmanın imkansızlığına dair bir örnek diyelim. İnsan bir noktada bilgi alanından inanç alanına geçmek zorunda kalıyor.
Bu arada Torosyan'ın hikayesini okumak belki de daha heyecanlı bir deneyim olabilir. Kısa pasajlarda içime bir macera ruhu üflemedi desem yalan olur. Allah rahmet eylesin, ne diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder