24 Temmuz 2013 Çarşamba

1984 - George Orwell

Oruçlu bir mahmurluk içinde bedenim ama nefsim dimdik ayakta. Bu halde bitirdim seksendört'ü. 

Orwell'in kitabını beğendim. İdeolojileri uzun uzun açtığı kısımlarda - uykusu gelen Julia gibi sığ olduğumdan mı?- sıkıldım ama insanın yaşama dair tutkularını ve bunların katledilmesinin korkunçluğunu betimlerken Orwell bana samimi hisler aktarabildi. Hikaye güzel kurulmuş. Arkasından gelen pek çok distopyaya model olmuştur herhalde. 

Ben Can Yayınlarından Nuran Akgören çevirisiyle okudum. Çok parlak olmasa da iş görür bir çeviriydi. Ama henüz daha ilk sayfada " En iyi zamanlarda bile çalıştığı seyrekti.." cümlesi canımı sıktı. Bu tabi çevirmenin suçu değil, düzeltmenin ve de editörün suçu. "Nadiren çalışırdı" cümlesini bulup oraya yerleştirmek çok zor olmasa gerek. Orwell dil konusunda bu kadar hassas olduğu için anlamlı bu tatsız çeviri. 

Bizim zavallı Türkçe'mizin başından geçenler de yenikonuş'u andırmıyor mu? Kurullar eliyle yıkılıp yapılan bir dil. Dil sakatlandıkça insanlar arası iletişim de zarar görüyor. Mana zarar görüyor. Düşünce zarar görüyor. Ulusal kimliğimiz, bir ulus inşa etmek için gözleri dönmüş bu kuduruklar tarafından baltalanmış en çok. 

Kitaptaki karakterler çok zengin ve derin değil, zaten o şartlarda olmaları da beklenmemeli. Kötülüğün mutlaklığına olan inanç belki de koyu bir şeytan inancından kaynaklanıyor. Ben de bu kanıdayım. Şeytan hep var olacaktır. Ama zafer bizim, ağzı oruç kokan çapsız müminlerin olacak. Umarım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder