kendi türü için gayet iyi yazılmış ve başarılı bir kitap. bir bestseller olarak tasarlandığı için elbette ağır edebi bir dil beklememek gerek. akıcı, kaçınılmaz olarak biraz sığ ama tüm bunlara karşın ana damarlara yeterince dokunmuş bir kitap.
kitabın başarılı olmasında (50 baskı falan yapmış) ismi de önemli tabii de, içeriğinin çok ustaca düzenlenmiş olması en önemlisi bence. bir yanıyla bir biyografi kitap. gary small'ın kariyerini anlatıyor. çıraklıktan ustalığa. gençlikten yaşlılığa. bekarlıktan evliliğe. diğer yandan bir kişisel gelişim hikayesi. kariyeri boyunca yüzleşmek zorunda kaldığı sorunlar, bunlarla başa çıkma yöntemleri, bocalamaları ve her seferinde bir adım ileri gitmesi. güzel bir motivasyon hikayesi yani. işine odaklanmış ve çok çalışan, azimli bir adam. diğer yandan o da bir insan ve yalnızlık, güvensizlik gibi duygularla mücadele ediyor. kız arkadaşları oluyor, evleniyor. baba oluyor. çocuklarının sorunları oluyor.
ve de elbette kitabı parça parça ilerleten asıl kısım, psikoloji vakaları. her vaka bir şeyi örneklemek üzere seçilmiş. small'un bunlara yaklaşımı, insan olarak kendisine dair gözlemleri, bu hastalara nasıl reaksiyon verdiği, çözdüğü ve çözemediği sorunlar vs.
kitabın adına aldananlar her bölümde uzaylılarla çiftleşen sapıklar, öz babasının şah damarını dişleriyle parçalayan manyaklar falan bekliyordu sanırım. zira bugün insanların şaşırma eşikleri çok yükseldi. hemen her gün gezegendeki en nadide manyaklıkları neredeyse canlı olarak izliyoruz ve bir sürü tuhaflığı kanıksadık. ama gary small, ismiyle müsemma, mütevazı bir adam. böbürlenmekten hoşlanmıyor, sansasyon peşinde de değil. insanın temel dinamiklerine, sorunlarına değinecek, muhtemelen genç meslektaşlarına bir şeyler öğretecek vakalar seçmiş. yani vakalar bana göre gayet ilginç ve sıradışı ama büyük ilginçlik beklentileri olanları kesmeyebilir.
psikolojiden hiç anlamayan ve uzun süre psikoloğa giden insanları küçümseyen biri olarak small bana son derece güvenilir geldi. hiçbir metoda körü körüne bağlı değil, tüm olasılıklara kapıyı açık bırakıyor. ilaç da kullanıyor, çocukluğa da iniyor, kan testlerine de bakıyor. tabii en önem verdiği şey bol bol konuşmak, daha doğrusu konuşturmak. yani psikanaliz. insanın nihayetinde çok da karmaşık bir canlı olmadığına ve özümüzün her yerde ve her zaman aşağı yukarı benzer olduğuna inandığım için hastaların hikayelerine kolayca girdim, hepsini anladığımı hissettim.
güvensizliklerimiz, anne baba ilişkilerimiz, korkularımız, aşamadığımız küçücük duvarlar, gerçek benliğimizle yüzleşmekteki isteksizliğimiz, hepsi çok tanıdık, çok evrensel. yine de bunları okumak çok hoşuma gitti. çekirdek çitler gibi hızlıca okudum attım. edebi bir lezzet ya da ilham almadıysam da insana dair bir aydınlanma için, belki kendimize dair bir aydınlanma için bazılarımıza faydalı olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder