5 Eylül 2023 Salı

Dogtooth Filmi Porno Mu?

 


 

Öncelikle film fena değil. Distopyanın dünyaya bu kadar yakın ve sade bir dille kurulmuş olmasını sevdim. Aile sahipleniciliği terörü, çocuklarına pençelerine geçirmiş onların büyümesine engel olmaya çalışan canavar anne baba temalarını severim. Şiddetin, zorbalığın, beyin yıkamanın, istismarın çekirdek merkezi olarak bir aile üzerinden insanlık hallerinin anlatılması fikri de güzel. Oyuncular gayet iyi, sinematografi güzel, buluşlar parlak.

İyi de filmdeki şiddet ve cinsellik neye hizmet ediyor? Yaratılan dogmatik ve baskıcı ataerkil dünyanın dehşetini, saçmalığını aktarmaya mı? Evet, kesinlikle buna hizmet ediyor. Tüm o kanlı, travmatik istismar sahneleri bize bir korku evi atmosferi sunuyor. Ama tek kurşunla ölecek birine yirmi kurşun sıkmak neden? Bize o dünyanın dehşetini aktardıktan sonra, birbirine benzer bir sürü ensest, işkence ve psikolojik şiddet sahneleriyle üstümüze bombalar atmaya neden devam ediyor yönetmen? Acaba amacı bir hikaye anlatmak mı, yoksa kendi görsel fetişlerini tatmin için sinemayı araçsallaştırıyor mu? Üstelik sadece kendi zevklerinden ibaret değil mesele, zayıf kızları seks oyuncakları gibi kullanarak, sapkın bir çocuğun legolarıyla dev bir penis inşa etmesine benzer bir süreçle, çeşitli hayallerini gerçekleştirdi, tamam. Bununla bitmiyor, seyirci de rahatsız edilmeli. Bunu da anlıyorum. Sanatın her türlüsü ortalama insanın konforunu bozmak, onu rahatsız etmek ister. Yeni bakış açıları kazanmak için yerleştiğimiz yerlerimizden itilerek kaldırılmalıyız. Gayet makul. Ama bu itekleme, bu tatlı sert rahatsız edicilik tırnak sökmeli, ıslatıp dövmeli bir işkenceye doğru evrilirken, sanatçıya bir tanrı kutsiyeti vererek ondan gelen her şeye boynumuzu büküp bekleyecek miyiz? Dahası bu amaçsız işkencede ilahi manalar keşfetmek için entelektüel birikimimizi imdada çağırarak cilt cilt tefsirler mi düzeceğiz?

Burada sanat sineması seyircisini, evine merdiven dayayıp elinde bıçakla içeri girmeye çalışan ortadoğulu mülteciye, kibar bir dille bunun uygun bir davranış olmadığını, sorunlarını konuşarak çözebileceğini söyleyerek durdurmaya çalışan çaresiz ve iğdiş edilmiş İsveçli ev sahibine benzetiyorum. Seyirci kendisine yönelen apaçık şiddet eyleminin şiddet olduğunu tespit etmekten aciz. Bunu görmemek için inanılmaz yorumlama mekanizmaları geliştirmiş, bir fanatik dindarın tevil mekanizmalarıyla paralel şekilde, tüm o saçmalıklar içinde iflah olmaz bir hikmet arayıcısına dönüştürmüş kendisini. Trier sinemasının tutkunu o koca koca insanlar bu yozlaşmadan yeni zevkler edinerek çıkmış hatta ve Trier’le bir tür sado-mazo ilişki kurmuşlar. Aşağılanmaktan, üzerlerine tükürülüp dövülmekten zevk alıyorlar. Bu noktada yetişkinlerin çeşitli cinsel fantezileri olabileceğini kabul etmekten, karşılıklı rıza ve tarafların bilinci yerinde olduğu müddetçe buna karışamayacağımızı ifade etmekten başka ne söyleyebiliriz? Kimseye karışamam ama kendi adıma, Lars von trier’in filmlerini dayanılmaz bulmamın sebebi bu. Yönetmen seyirciye bir amaç olmaksızın, bir dolayım kurmaksızın, sırf işkence etmek için işkence ediyor.

Biraz abarttım mı? Evet. Abartmayı severim. Ama bu sayede büyüteç altına aldığımız bazı şeyleri daha iyi görebiliriz. Yani mesela Dogtooth filmine bir tür porno dersem, evet haksızlık olur ama pornonun tanımını yaparak filme bu gözle bakarsam, onun pornoya yaklaştığı yerleri daha iyi teşhis edebilirim. Belki. Denemeye değer. Araştıralım.

Pornografi nedir? Tabuların kendisinden başka bir amaca hizmet etmeksizin gösterilmesi mi? Duygularından ve karakterlerinden arındırılmış tiplerin, önceden ilan edilen şekillerde seks yapması mı?

Pornoda insani arzuların karmaşık dinamiği çalışmaz. Belirsiz alanlar yoktur ve cinsel eylem kendisinden ibarettir. Yani bir dolayıma girmez. Başka şeylerin, sevginin, nefretin, karakterlerin kişilik özelliklerinin gösterilen eylemde bir rolü yoktur. Başka bir şeye de hizmet etmez. Seks sahneleri olay örgüsündeki zincir halkalarından biri değildir. Tek bir halka vardır pornoda. Olaylar duygusal değişimlere evrilmez, karmaşıklaşmaz. Orada başlar ve biter. Hayatın sonsuz bağlarından koparılır insan, bedene indirgenir.

Sanat ise dolayımlı olmak zorundadır. Nesnenin kendisinden ibaretse gösterilen, burada bir sanat olamaz. Bir şeyi bir bağlam içinde, başka şeylerle dolayıma sokarak, onu bir çağrışım zenginliği içinde çoğaltarak anlatır sanat. Yani bir sanat filminde, (aslında tüm filmler, porno hariç, biraz sanat filmi olmak zorundadır, yoksa herhangi bir bakkalın önündeki kamera kaydının doksan dakikalık bir kesitine de sinema demek zorunda kalırız) seks sahneleri, ne kadar gerçekçi, açık penetrasyonlar ve her türlü pozisyon zenginliği içinde gösterilirse gösterilsin, bu parçalar olay örgüsüne hizmet ettiği, bize karakterlerin derinliklerine bakma imkanı verdiği ve duygusal etkileşimler sağladığı müddetçe, filmi porno kategorisine sokmaz.

Dogtooth’da ise porno bulaşığı var. Babanın ve işbirlikçisi annenin kurduğu kabus yönetim biçiminde hayatları kısıtlanan, zihinleri sakatlanan çocukların dramına dair çarpıcı etkiye, gösterilenin onda biri kadar cinsellik ve şiddetle ulaşılabilecekken ve hatta ulaşılmışken, bu sahnelerle seyirciyi kanırtmaya devam etmenin, oyuncuların biçimli bedenlerini farklı estetik açılardan göstermenin amacı ne?

Pornoya porno olarak karşı değilim. Porno sektörü içindeki sömürüye, porno türlerinin pekiştirdiği kadın düşmanlığına ve pornonun yol açtığı psikolojik hasara karşı eleştirilerimi yedekte tutarak söylüyorum. İnsanlığın en önemli parçalarından biri hayvanlığıdır ne de olsa. İnsan bu dolayımlama oyunundan, kültürden, medeniyetten sıkılır zaman zaman ve içindeki hayvanı diri tutmak için ona doğrudan deneyimler tattırır. İlkel toplumlardan bu yana süregelen kurban törenleri, savaşlar, muzafferlere mübah kılınmış tecavüzler, halka açık idamlar, her toplumda var olan fahişelik türleri ve uzun zamandır da porno, bir işlevi yerine getiriyor. Hayvanlığı tamamen öldürülmüş bir insanlık yok olacaktır. Porno da arzuların diri tutulması ve cinsel şiddetin fantezi düzeyinde tatmin edilerek hakiki düzleme çıkmasının önlenmesi açısından bir görev ifa ediyor. Bu mahrem malumun üzerindeki etiket açıkça pornodur ve o bakımdan da pornografiktir, yani kendisinden ibarettir. Yani dürüsttür.

Çağdaş sanatın üçkağıtçılığı burada rahatsız ediyor beni. Dürüst değil. Etiketinde sanat yazıyor ama içeriğinde büyük oranda porno var. Bilemiyorum, fazla muhafazakar bir tepki mi veriyorum? Pornoyu porno olarak bağrına basan bir insan olarak söylüyorum bunları. Dogtooth’u bu manada dürüst bulmadım. O fazlalık iyi bir şeye hizmet etmedi bende.

Tarantino filmlerindeki aşırılıkla ne farkı var peki? Onun farkı şurada, Tarantino insanları kesip biçmenin eğlenceli yanına, ahlaki bir kılıf giydirmeye zahmet ediyor. Kötüler ahlaki bir cezalandırma olarak öldürülüyor ve iyilerin kanlı ölümleri de, sonraki sahnelere hazırlanmaya, izleyicide kin biriktirip sondaki katarsiste doyuma ulaşmaya yarıyor. Şiddet olay örgüsü içinde veriliyor, karakterlerin motivasyonlarını belirleyici ve “türün” sınırlarını fazla aşmıyor. En önemlisi de şu: Tarantino seyirciyi eğlendirmeye çalışıyor. Ona eziyet etmek değil amacı. Lanthimos’a, Trier kadar olmasa da, gıcık olmamın birinci sebebi bu sanırım. Şımarıkça bizim üzerimizde ego mastürbasyonu yapmaya cüret etmiş. İkinci olarak da, yine bir kurnazlık ederek, çok önceden bitmiş olması gereken filmi, olgunlaştırmaya ve karmaşıklaştırmaya zahmet etmediğinden, porno sahneleriyle şişirerek bizi kazıklamaya çalışmış.

Eyy Lanthimos! Sen kimsin be! Kırmızı çizgilerimize dikkat et 😊

İyi akşamlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder